5 Ekim 2011 Çarşamba

Yine,Yeniden..

Çok zor oldu..Bu sene üzüm bulmak çok zor oldu..Bu sene Tekirdağ'da zaten üzüm az olmuş birde bunun üstüne bazı şirketler üzümleri daha bağda satın almışlar.Böyle olunca nerdeyse üzümsüz kalıyordum... Geçen seneki gibi Mustafa hoca'yla görüştüm.Bana demez mi ''Ben üzümleri toptan sattım''. Eyvah eyvah.. Ne yapıcaz?? Bir kaç yere sordum yok.Evde şarap grubu Kırklareli'nden alıcak. O gün ben işten izin alamam.. Ne yapcaz diye kara kara düşünürken sağolsun Mustafa Hoca ''Ben kendime ayırmıştım ne kadar lazımsa gel al'' dedi..Hiç sormadım fiyatı kaç,hangi cins.Hemen atladım gittim.Aklımdan geçen yine şiraz almaktı..
 Gittim Hoca bana önce Tekirdağ köftesi ısmarladı. Sonra  bağa gittik üzümler zaten sabah toplanmış. 25 kg  cabernet sauvignon, 25 kg merlot aldım. Sap ayırıcıdan geçirdim. İki ayrı bidona koydum,geldim.. Şimdi bidonda duruyorlar.Sabah akşam karıştırıyorum.Şu an maserasyon başarı ile devam ediyor.Fermantasyon kokusunu çok özlemişim..

KUPAJ
Kupaj nedir? Kupaj birden fazla cins üzümün değişik oranlarda karıştırılarak yeni tad ve aromada şaraplar yaratılmasıdır.Şarap alırkrn etiketlerde üzüm cinsleri yazar.(Belirli bir kalitedeki şaraplar için geçerlidir.Ucuz şaraplarda genellikle sofra şarabı yazar.)Eğer bu tek cins değilde,öküzgözü-boğazkere,cabernet sauvignon-merlot, gibi birden fazla cins ise bu şaraplara kupaj denir.Bu iki cins olabilceği gibi üç dört hatta beş cins olabilir.
Şimdi benim elimde de iki cins üzüm olduğu için bende kupaj yapabileceğim. En çok kullanılan kupajlardan birisidir cabernet sauvignon-merlot kupajı. Aslında ben geçen seneki gibi şiraz ve yanınada merlot alıp pek denenmeyen şiraz-merlot kupajı yapmaktı ama kısmet değilmiş.

Şimdi maesrasyon dönemi devam ederken boş durmayıp yapacağım şaraplar için yeni etiketler tasarladım.Beş şişe merlot,beş şişe cabernet sauvignon,on şişede cabernet sauvignon-merlot yapmayı düşünüyorum. Etiketler hazır..

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Herşey Yeniden Başlıyor..

Dedikya üzümler bağlarda yavaş yavaş olgunlaşıyor. Şimdi artık bağlara çıkma zamanı..Bağbozumu yaklaşıyor.Yılın en güzel mevsimi yaklaşıyor..Şarap mevsimi....

Sizde benimle beraber sizde bu heyecan dolu yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Şarap yapmanın en önemli ve en zor kısmı tabiiki güzel üzüm bulmak.Aşağıda şaraplık üzüm temin edebileceğiniz bazı adresler var. İşinize yarayacaktır.

Bayramdan sonra üzüm temin etmek için görüşmelere başladım....Bu sene üretimi biraz daha arttırarak iki çeşit üzüm almayı düşünüyorum..Şiraz ve merlot..

Hadi! Hep beraber en güzel şarap için yollara düşme vakti...

www.Hayyam.com
www.uzumcuyuz.biz
www.evdesarap.org.

Yeni şaraplar için yeni etiketler yakında sunulacak..

10 Temmuz 2011 Pazar


MÜJGAN markası ile üretilen bu ilk şarabım ,tasarımı tamamen bana ait olan iki farklı etiket ile etiketlendi.Birinci etiketimizde şarabın logosu ve üzüm cinsi ile birlikte üretim yılı yer alıyor.Bu etiketimizi Trakya'lı özgürlük savaşçısı,Romalı gladyatör SPARTACUS süslüyor.İkinci etiketimizde ise ''Müjgan'' kelimesinin anlamı olan kirpiklerin öne çıkarıldığı bir resim ve yine şarabımızın logosu ile üzüm cinsi ve üretim yılı yer alıyor.,Bir önceki fotoğraf ise tasarladığım ancak daha sonra vazgeçtiğim bir etiket taşıyor.Şimdi yaklaşık on şişe şarabım kaldı..Yapmadan önce herkese bir şişe sözü veren ben şimdi kimseye vermek istemiyorum..
Üzümler yavaş yavaş olgunlaşıyor..Bu sene tekrar şarap yaparmıyım,, Bilmiyorum..Ama herhalde yine yapıcam..Çünkü her ne kadar zor olsa da keyifli bir uğraş..Ve bu güne kadar içtiğim en güzel şarabın adı MÜJGAN.....

27 Nisan 2011 Çarşamba

Tadım ve Paylaşım..


Kısabir aradan sonra tekrar  yazabilmek güzel..Ben blog yazarsam bloglar kapatılır tabii..Adresi girdim kocaman bir''BU SİTEYE MAHKEME KARARI İLE ERİŞİM DURDURULMUŞTUR '' yazısı çıktı..İnsandaki kendini önemli hissetme olgusu işte ben zannettim sadece benim blog kapatılmış..Hani şarap falan diye.. Meğer blogların hepsini kapatmışlar...(Tamam o kadar da komik değil :)
Allah'tan tekrar açtılar ama şimdi de interneti kapatacaklar..Zaten sonra da bizi kapatacaklar.O kadar açılım oldu, herşey kapanıyor ben bir şey anlamadım..

Efendim fazla uzatmayalım biz şarabımıza dönelim.Aylardan nisan oldu.Şarabımız meşe odunları ile bidonlardaki dinlenme süresini doldurdu ve artık hayata katılma vakti geldi..Hayata,aramıza,içimize(!).
Bunun için aylardır biriktirdiğimiz şarap şişelerini buluyoruz,hepsini yıkayıp temizliyoruz.Aslında hepsinin bazı kimyasallar (Potasyum beta sülfit vb.) ile dezenfekte edilmesi gerekli ama ben sadece steril su kullanıyorum.Birde tabiki mantarlama olayımız var. Hammaddeler.com sitesinden mantar ve mantarlama makinesi sipariş ettim.Böylece elimde yüz adet mantar ve bir tane el tipi mantarlama makinesi oldu.S Bu sitenin çok iyi bir alışveriş sitesi olduğunuda söylemeden edemiyeceğim..Dolu şarap bidonlarını yükek bir yere koyup sifonlama ile birer birer şişelerin içine dolduruyorum.Sanki milyon dolarlık yatırım yapmışımda ilk ürünümü alıyorum öyle bir havadayım bu arada.Nasıl heyeceanlıyım.. Arada tadıyorum...Olmuş gerçekten olmuş...Renk koku tad herşey olmuş.Petrus içsem böyle heyecanlanmam.. Hepsi bitince yaklaşık otuz şişe  şarabım oldu.Tek tek mantarlarınıda kapattım.Sakın makinesiz kapatmayı düşünmeyin  imkansız.Ama makine ile de çok kolay oluyor.Şimdi şaraplarım bir kaç gün dik olarak duracak daha sonra etiketlenip yatık olarak saklanacak..Ama benimkiler saklanmayacak,etiketlenip içilecek..
Evet bir kaç gün sonra arkadaşlar evde toplandık ve şarabımızın tadımını yaptık.Kadehlere koydum, yakıcı,kışkırtıcı ve fena kırmızıydı.Renk olarak iyi bir notu haketmişti.Kokladım kokusu da kışkırtıcı ve bordo kadifemsiydi ... Ancak düşük sıcaklıkta   tadı  asiditesi yüksek,ekşi ve sert oluyor.Sonra öğrendim ki shiraz 20C de ideal içiliyormuş.Tadan arkadaşlar pek şaraptan anlayan kişiler değillerdi.Zaten ben ''Nerde sen yaptın almışsın marketten üzerine etiket yapıştırmışsın bizi kandırıyorsun'' tepkisine razıydım.Altı kişi dört şişe içince bu işi kıvırdığımı düşündüm.Şaraptan anlayan ve  birer şişe hediye ettiğim arkadaşlarım ise uygun sıcaklıkta ve yaklaşık 20-30 dk havalandırma ile içildiğinde piyasadaki bir çok ticari şaraptan iyi olduğunu,özellikle baharat  aromasının yoğun olduğunu,az olan orman meyveleri  aromasını gölgede bıraktığını  ama meşe aromasının fazla olduğunu hatta meşe değil biraz odun aroması olduğunu söylediler. (Eee haklılar..)
Benim için tüm bunları yapmış olmak çok güzel.Şarap falan değil mesele.Aylarca uğraşarak,sabırla bekleyerek,bir şey ortaya koymak ve bunu insanlarla paylaşmak.Yıllar sonra o insanlardan  ''Hakan hatılıyor musun bir sene şarap yapmıştın'' cümlesini duymak bana yeter..E tabiki birde bir şey öğrenmenin dayanılmaz hazzı.Günümüz dünyasında bir şeyler tüketerek değil,bir şeyler üreterek mutlu olmak kolay değil.

12 Şubat 2011 Cumartesi

Dinlendirme..

Efendim en son damacanalardaki şırayı yeni damacanalara aktarmıştık.Artık elimizde iki damacana şarap var demiştik.Bu yeni kabında uzun süre kalacak şarabımız.Çünkü dinlenecek çok yoruldu.Koca bir  fermantasyon işlemini geride bıraktı. Artık durup dinlenmesi gerek.Şarap yapımında en meşakatli kısıma geldik.Hiç bir şey yapmadan beklememiz gerekiyor.Evet hiç bir şey yapmamıza gerek yok.Şarabımızın ağzını kapatıp,sıcaklığı pek değişmeyecek bir ortam ayarlayıp beklememiz gerekiyor.Bence çok zor.Hatta en zor kısım burası.
Şarap yapmaya hazırlanırken oldukça bilgi okuduğumu söylemiştim.O bilgilerden birisi de şaraba çeşitli aromalar kazandırmak ile ilgiliydi.Bildiğiniz gibi bazı şaraplar ''meşe fıçılar''da bekletilir.Yani yukarıda yazdığımız dinlenme kısmını mis gibi Fransız meşe fıçılarda geçirir.Böylece meşe aroması uygun bir şekilde şaraba geçer ve lezzet verir.Hatta bazı sitelerde Mor Salkım çiçeğinin fıçıda bekleyen şarabın içine bu amaçla atıldığını okudum.Peki biz neden bunu yapmayalım? Yapalım tabi.Bir şarap üreticisi bu ithal fıçıların fiyatının üç sıfırlı dövizler ile ifade edildiğini söylemişti. Ee o iş profesyonel,bize gelmez.Yerli meşe fıçılar baktım.Yok, topu topu 25-30 litre şarap için bir fıçı almaya gerek yok.Peki yok mu bir çaresi bu işin? Var tabi ki...Bir gün işe giderken önünden geçtiğim oduncunun camında şöyle bir yazı gördüm . ''Meşe odunu''. İçeri girdim bir kaç tane (evet sadece bir kaç tane) odun istedim.Sağolsun oduncu ücret istemedi ama yüzüme tuhaf tuhaf bakmadan edemedi.Ne yapacak o odunları diye meraktan olsa gerek. Odunların kabuğunu soydum.Çakmakla biraz yaktım ama çok değil karartmayacak kadar.Şaraplarımın içine saldım.Ama sonra yaptığıma pişman olmadım değil.Acaba meşe aroması verelim derken şarabımızı mahvettik mi diye bir tereddüte kapıldım.Gerçi bu yöntem internette geçiyordu. Sonra meşe cipsi diye sırf bu işlem için özel ürünlerde gördüm biraz rahatladım.Yine de merak içerisinde beklemekteyim. Bir çuval incir misali bir fıçı şarabı mahvedersem kendimi hiç affetmem.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Bölüm3; Aktarma

Bir önceki kısımda cibreden ayırdığımız şırayı damacanalara koymuş ve hava ile irtibatını kesmiştik.Ancak hava kilidi sayesinde fermantasyon sırasında oluşan gaz damacanadan çıkabilacekti.Benim bir damacanada gaz çıkışı başladı.Ancak diğer hortumda bir kabarcık çıkışı yoktu.Herhalde fermantasyon bitmiş  diye düşündüm. Zaten bir hafta sonra diğer damacanada da gaz çıkışı bitmişti.
Damacanalardaki değişiklikler sadece hava kabarcıklarından ibaret değildi. Damacanaların dibinde yaklaşık  3 - 4 parmak açık renk bir tortu oluştu. Şimdi bu bu nedir? Bu, cibre de bulunan ve sıkma işlemi ile şıraya geçen üzüm kabukları ve parçalarının dibe çökmesi ile oluşan bir katman.Fermantasyon sona erdikten sonra bu kısımdan kurtulmak gerekiyor.İşte bu kurtulma işlemine aktarma deniyor.Çünkü şıranın içerisindeki bu kısım şarabımızın kokusunu ve tadını olumsuz olarak etkiler.Şaraplardaki kötü koku problemi zamanında aktarma yapılmamasından kaynaklanır.Peki bundan nasıl kurtulucaz? Bir akvaryumcudan bir kaç metre akvaryum hortumu alalım. Ben bu durumu bildiğim için damacanaları yeden yüksek bir yere koymuştum.Eğer sizinki yerde ise hiç sallamadan ve sarsmadan yüksekte bir yere koyun. Kapağını açıp akvaryum hortumunu tam dibine kadar değil,tortunun içine sokmadan ve tortuyu hareketlendirmeden damacanaya yavaşça daldırın. Diğer ucundan ağzınızın içine çekip şarap ağzınıza geldiğinde çıkarıp aşağıya koyduğunuz başka bir damacanaya dolmasını bekleyin. Artık bir şey yapmanıza gerek yok oturup fizik kurallarının herşeyi halletmesini seyredin. Bende öyle yaptım.Ta ki damacanadaki en alt çamursu tortuya gelene kadar.Sonra hortumu çıkardım.Böylece tortu ile şırayı..Tamam tamam artık şarap diyebilirim.Şarabı ayırmış olduk.Aslında tortunun olduğu kabı yıkayıp,kurutup tekrar kullanabilirdim ama elimde yeterince damacana olduğu için ben öyle yapmadım.
Yazarken farkettim, kendimi o kadar anlatmaya kaptırmışım ki işin keyif kısmını atlamışım.Ama şunu yazmadan edemiycem.O kırmızı renkli şarabın hortumdan geçerken ki rengine gözüm takıldı.O nasıl  bir kırmızıdır Allahım. O nasıl bir renktir. Şarabi,hemde nasıl şarabi.Peki tadı nasıl? En önemli noktaya geldik.İlk olarak üzümlerin kabuklarını ayırırken tattım.Şekersiz üzüm suyu,tam anlamıyla tarifi buydu.Daha fermantasyon işlemi başlamamıştı,o  zaman tadı öyleydi.Peki şimdi?Akvaryum hortumundan akarken bir bardakta kendime ayırdım ve tadına baktım. Bir hafta önceki o şekersiz üzüm suyu gitmiş yerine bildiğiniz gövdeli,aromaları olan ama henüz çok genç bir şiraz şarabı gelmiş. Arkadaş bu nasıl bir iştir. Nasıl bir mucizedir .Tamam öyle, olmuş,oo hadi içelim,harika şarap falan değil ama; belli ki bu damacanada ki artık ŞARAP..

Bölüm2; Fermantasyon

Maserasyon işlemini bitirmek demek,cibre dediğimiz ezilmiş üzümlerde kabuk ile şırayı biribirinden ayırmak demektir.İtiraf edeyim ki en zorlandığım kısım.Neden zorlandım?Çünkü gerekli alet edevat yoktu da ondan. Yapmamız gereken işlem cibreyi sıkmak ama neyle?Bu işlem için üzüm sıkıcılar var ama 700-800 TL'den başlayan fiyatlarla.İleride belki bir tane sahip olurum ama 60 kg üzüm içinde gerek yok diye düşündüm ve kolları sıvadım.Bulabildiğim en geniş makarna süzgeci,plastik huni,kova, pastik maşrapa ve eldiven.Makarna süzgecini kovanın üzerine koyuyorum, maşrapa ile cibreyi süzgece boşaltıyorum,bir süre bekleyip ellerim ile sıkıyorum ve böylece kabuklar süzgeçte kalıyor ama elimle sıktığım için kabuklar parçalanarak şıraya geçiyor ki bu olmaz.Elle sıkmayı bıraktım.Bu seferde fire çok oluyor. Ama yapacak bir şey yok.Bu konuda çözüm sizin hayalgücünüze kalmış.Bu konuya bir çözüm bulmak için aklıma not düşüyorum. Dikkat etmemiz gereken bir başka nokta da üzümün çekirdekleri. Bunlar ezilip kırılmayacak. Çünkü  üzümün saplarına olduğu gibi çekirdeklerinde de ''tanen'' denen madde vardır. Bu çekirdekleri ezmeden,kırmdan cibreden ayırıyoruz
Süzgecin altındaki kovada biriken şıra ne olacak?Aslında şırayı bir tülbentten geçirerek damcanaya alacaktım. Ama baktım ki eğer tülbentten geçirerek damacanaya koyarsam saatler değil günlerce beklemem gerekecek. Vazgeçtim.Direk koavadan huni yardımı ile damacanaya boşattım.Damacana için de bir parantez açalım. Aslında şarap için en uygun olanı cam damacana.Ancak aramama rağmen bizim burda cam damacana bulamadım.İnternetteki fiyatlarda pahalı geldi.Nasıl olsa ilk deneme bahanesini kullanarak cam damacana almaktan vazgeçtim.Bildiğiniz 19 lt'lik pet su damacanalarından kullandım.Şİmdi elimde omzuna  kadar dolu, iki adet 19 litrelik damacana şarap,pardon şıra var.
HAVA KİLİDİ
Şimdi bu damacanalar ıöyle bir kapatalım ki içindeki gaz dışarı çıksın ama içeriye hava girmesin. Kafanız karıştı değil mi? Kolay hallederiz. Çözüm şu;Bu damacanarın kapaklarını deliyoruz.İçine akvaryum hortumunu biraz sokuyoruz ama şıranın içine girmeyecek.Kenarlarını silikon ile kapatıyoruz.Hortumun diğer ucunu içi su dolu bir bardağa yaklaşık 1 cm sokuyoruz.Nedir bu?Hava kilidi.Veya internetten sipariş veriyoruz geliyor.Ben tahmin ettiğiniz gibi kendim yaptım.Aslında kendi yaptığınız hava kilidinde su içerisinde kabarcıkları görebilme avantajına sahipsiniz.Bu duruma fermantasyon deniyor.Böylece şıradaki bakteriler mayalanmaya devam ediyor.Mayalanma sonucu oluşan gaz hortum ile dışarı çıkıyor.Ancak hortumun diğer ucunda su olduğu için içeriye hava girmiyor.
Ben hava kilitlerini de taktım, hortumları suyun içerisine soktum.Hemen hava kabarcığı bekliyordum ancak hemen çıkmadı.Bende beklemeye başladım.

Bölüm1; Maserasyon

                                                              AVŞA  ADASI'NDAN

Üzümleri topladık,ezdik.Çeşitli şekilde ezebilirsiniz ki bunların en bilineni ve en eski olanı olanı ayakla ezmektir. Ancak ezmeden önce üzüm tanelerini saplarından ayırmak gerekir. Ayırmazsak ne olur?Bir şey olmaz.Ancak saplarda bulunan ve ''Tanen'' denen madde şıraya geçer ki şarabımıza buruk bir tat kazandırır. Ancak artık sap ayırıcı ve patlatıcı makineler vardır ama oldukça pahalıdır.Yani ya siz benim gibi üzümü sapları ayrılmış ve taneleri patlatılmış şekilde alacaksınız veya sapları ayıracak ve taneleri ezerek patlatacaksınız.Başka çıkar yol yok. 
Sapları ayrılmış ve ezilmiş üzümleri(cibre) bidonlara koydum. Burada koruma amaçlı kükürtleme yapılır.Ancak ben şarabımda herhangi bir kimysal kullanmayacağım için bunu yapmıyorum.Yapmadığım içinde araştırmadım. O yüzden şu kadar cibreye şu kadar kükürt diye bir oran veremem. İlk olarak 60 Kg'lık şiraz üzümünden elde edilmiş 30 lt'lik iki bidon cibrem var. Üstlerini temiz bir tülbent ile kapatmış ve günde iki kez karıştırıyordum.İşte bu işleme MASERASYON denir.Şarabın renginin oluştuğu kısım burasıdır.Üzümün kabuklarında bulunan renk pigmentleri maserasyon sırasında şıraya geçer. Ayrıca şaraba eğer maya katılacaksa bu aşamada katılır. Ancak ben dediğim gibi herhangi bir kimyasal kullanmayacağım için herhangi bir maya katmıyorum.Herşeyi doğal seyrinde devam etmesini istiyorum.Aslında buda bir yöntem.Vahşi maya deniliyor buna da.Maserasyon işlemi beyaz şaraplarda uygulanmamaktadır.Bunu da bir ek bilgi olarak geçelim.Maserasyın işleminin süresi en çok zorlandığım kısımlardan birisiydi.Çünkü net bir gün sayısı bulamadım.Genelde bir hafta olduğuna dair bilgiler buldum ve 7.gün maserasyon işlemini bitirdim.Nasıl mı?

Başlayalım mı?

Artık gerekli araştırmayı yaptık ve başladık.Nerden mi? Şaraba nerden başlanır üzümden tabi.

Hayyam.com, Evde şarap.Org gibi kaynaklardan ve bir çok internet sitesinden araştırdım, sordum. İlgilenip  bilgilerini paylaşanlarda oldu sallayanlarda. Sonra Mustafa Bey'le tanıştım.Mustafa Bey Namık Kemal Üniversitesinde öğretim görevlisi. Tekirdağ'da üzüm bağları var.Şaraplık üzüm yetiştiriyor.Cabernet Sauvignon,şiraz,merlot, kırmızı ve Sauvignon Blanc beyaz üzümleri Dedim ki Hocam ''Ben bu sene ilk defa şarap yapıcam.Hangi üzüm beni üzmez ve yormaz'' Mustafa Hoca Şiraz dedi. Ama hemen olmaz bekleyeceksin.Bekleyeceksin de nasıl bekleyeceksin?Kolay mı?Neyi bekliyoruz bağbozumunu.Kolaysa sen bekle.Ağustos oldu Hoca'ya mesaj, cevap: Bekle.Her hafta mesaj atıyorum cevap aynı.Artık umudu kesecektim ki Hoca'dan mesaj geldi.Eylül'ün 11'nde .Gel..Meğerse hocam üzümlerin olgunluğunu ve şeker oranını ölçermiş.
Şarabın hammadesi ne?Üzüm. O zaman denklem şu ''Üzüm ne kadar güzel, şarap o kadar güzel''.Şarapçılıkta birinci ders bu.Neymiş?Üzüm ne kadar güzel, şarap o kadar güzel.Bunun için şarap yapmanın  öğrenildiği yer bağ. Biz üzüm kısmını Mustafa Hoca sayesinde halletttik.Hoca tarif etti, hafta sonu atladık gittik. Biz Tekirdağ'a hep gideriz ama meğer görmediğimiz neler varmış.Bir bağlar,bağevleri.Hocam üzümleri toplamış,sap ayırıcıdan geçirdi,ezdi,bidona doldurup bagaja attık.Mustafa Hocayla görüşmek üzere sözleştik.Döndük eve. 
Şimdi şarap yapmak için bir yer lazım.E biz apartman dairesinde yaşayan bir aileyiz.Mutfağa koysak hanım istemez. Zaten şarap çevresinde ne koku varsa alıyor.Bizim kahvaltılardan sonra sucuklu yumurta kokulu şarap olması muhtemel.O zaman adres tek katlı bahçeli babaevinin çatısı.Babam namazında niyazında adam annem desem aynı.Ama evlat hatırı kabul etti.Çatıya koydum ezilmiş(sıkılmış değil) 30 kiloluk iki bidon üzüm. Buna cibre denir.Üzümün posasından ayrılmamış halidir.Günde en az iki kere karıştırılması lazım ki kabuklar kurumasın,istenmeyen kokular oluşabilir.Bidonların üzerini temiz tülbent ile kapattım ki şarabın baş düşmanı sirke sineği uzak dursun.Sabah babam karıştırıyor,akşam iş çıkışı gelip ben karıştırıyorum.Bu aşama şarabın renginin oluşması için.Beyaz şaraplarda bu işlem uygulanmıyor.Birde şarabın mayalanma kısmı var ki o da bu zamanda yaplıyor.Ama ben yapmadım.Neden?Çünkü üzümün kabuğunun üzerinde mum  denen ve doğal mayalanmayı oluşturan bir tabaka var.Bunu korumak için üzümleri  bağdan topladıktan sonra sakın yıkamayın.Birde her şeyin olduğu gibi üzümünde tazesi makbul.Üzümü toplayın,ezin fıçıya koyun.

Hazırlık.

                                                                TEKİRDAĞ

Şarap deyip geçmeyin hemen..Bu ülkede en zenginin de en fakirin de ortak paydalarından birisidir şarap. 5 TL olanıda vardır,5000 TL olanı da. Neticede ikisi de şaraptır. Sözü uzatmayalım bu şarap merakı bizim genlerimizde var.Övünmek gibi olacak ama biz Trakya'lıyız .Spartacus'un memleketinden. Genlerimizde olan sadece şarap merakı değil, Spartacus'un özgürlük ateşi aynı zamanda.Spartacus çok mu eski..Bakınız Namık Kemal.
Efendim Allah öyle istemiş bu topraklarda doğmuşuz bu kadar övünmek yeter. biz yine şaraba dönelim. (Kendi şarabınızı yapmaya karar verdiğinizde ilk yapmanız gereken nedir? Ne olacak içtiğiniz şarap şişelerini atmayıp biriktirmek.) Şimdi Trakya da Tekirdağ,Şarköy,Hoşköy, Mürefte denilince arkasından şarap gelir.Dedik ya kendimiz yapıcaz ama  önce bakalım nasıl yapılır bu nimet.Tekirdağ'da Yazır Köy'ünde, Umurbey Şarapları, geç Uçmakdereyi, Hoşköy, Melen Şarapçılık, devam et, Mürefte, burda duralım. Doluca,Sevilen,Kutman şarapçılık  hepsini gezdim.Yetmedi atladık feribota Avşa,Börtaçina Şarapçılık.Büyülübağ'ın da önünden geçmişim ama bulamadım.Döndüm, Çorlu Çeşmeli Köyü ChateUzun.Bu kadar yer gezdin ne gördün derseniz..İnsanların gözlerindeki o mutluluğu,o ışığı gördüm.Bu ülkedeki herkes gördüğüm insanlar gibi olsa hem bu ülke,hem de  bu dünya daha güzel olurdu.
Anladık ki doğru yoldayız.Bu işte belki para yok ama mutluluk var bu kesin..

Şarap Yapmak..

Şimdi neden kendin yapmaya kalkıyorsun?Yüzlerce marka, binlerce çeşit  şarap var al iç.. Ama yok öyle değil.. Bir kere şu var  ''Bunu ben yaptım..'' 
Kolay değil bunu diyebilmek..Hele hele 2010 yılı Türkiyesinde..Bir düşünün en son ne zaman çktı ağzınızdan bu cümle.
BUNU BEN YAPTIM..Düşünün, düşünün en son ne zaman elle tutulan, gözle görülen bir şey için bu cümleyi kullandınız?
Ben mimar olsam binalar yapardım, şair olsam dizelerce şiir yazardım. Ama elimden ne gelir diye düşündüm; neyden anlarım bu dünyada?  Ben bir tek şaraptan anlarım..
İşte her şey böyle başladı. 

Şarabımın Markası ve Logosu



Herşey bu etiketi güzel bir şarap şişesinin üzerine görmek için..